Esnaf Kurye Sistemi “Old Age Begin Down”

Okuyanlar hatırlayacaktır bundan yaklaşık bir sene önce yine Ağustos ayında bir yazı kaleme almıştım ;

Yaşadığım Anadolu ilini yeni yeni sarmaya başlayan esnaf kurye sistemiyle ilgili tespitlerde bulunduğum bu yazımı “Bu bir viraj, bir dönüm noktası. Önümüzdeki bir kaç yılda birlik oldunuz oldunuz, bir şekilde bu mesleği bir standarda oturttunuz oturttunuz. Sonra çoktan tren kaçmış olacak. Ülkeye, hayatın ucuz olduğu bir başka meslek dalı esnaf kurye sistemiyle eklenmiş olacak” şeklinde bitirmiştim. Malesef bu toplum beni hiç şaşırtmıyor. Şimdi birlikte yazımı kaleme aldığım bir sene öncesinden itibaren ülkede neler değişti bunları inceleyelim.

Esnaf Kurye sistemi tahmin edildiği gibi virüs gibi tüm ülkeye yayıldı. Neden virüs tabirini kullanıyorum, Covid pandemisi şimdilik geride kaldı fakat yerine 20-26 yaş arası her on gençten ikisinin, yüzbinleri bulan emekçinin devlet-sermaye işbirliği ile güvencesiz çalıştığı bir sektör yarattı.

Türkiye genç nüfusa sahip bir ülke. Üremeye bakış açımız diğer Orta doğu ülkelerinden çok farklı değil. Peki üretimin kısıtlı olduğu bu coğrafyada üzerine ekonomik krizi ve enflasyonu da ekleyince ortaya nasıl bir manzara çıkar? Gelecek kaygısıyla para kazanabileceği her işe sarılan köy kentli çocukların şehirleri işgali kaçınılmaz olur. Böyle bir ortamda sermaye büyüyebileceği ortamı yakaladı. Bu ortam yerli ve çok uluslu bir çok lojistik online market markasının inanılmaz hızlarda büyümesine, yayılmasına neden oldu. Başlarda bordrolu kadrolarla çalışan markalar esnaf kurye sisteminin yarattığı müthiş avantajları görmeye başlayınca süratle sistemlerini buna göre güncellediler. Eskiden depolarında onlarca bordrolu çalıştıran markalar bu personellerin yerine saatlik ve paket başı ücretler ödediği “Esnaf kurye”ler almaya başladılar. Yıllardır, benim hatırladığım 2000’lerin başından beri bordrolu kurye çalıştıran, online marketle alakası olmayan çok uluslu/yerel fast-food markaları eski bordrolu çalışanlarını tazminatsız bir şekilde çıkarmanın yollarını arayıp esnaf kurye sistemine geçmek için 2022 Ağustos ayı itibariyle deliler gibi plan program yapmaktalar.

GiG Ekonomisi mi Sömürü Ortaklığı mı

Peki Dünya’da durum nedir? Dünya günlük çalışma saatlerini düşürme, evden çalışmaya geçiş ve haftalık çalışma gününü dört güne düşürme gibi başlıkları tartışa dursun, GiG ekonomisi dediğimiz “istediğin zaman istediğin kadar çalış” sistemi görece refaha ulaşmış ülkelerde sağlıklı bir şekilde işlemeye devam etmekte. Esnaf kurye sistemi, yapısında zaten Gig ekonomisinin bir parçası. İnsanların istediği kadar, istediği zaman çalışmasına olanak sağlayan bir sistem. California’da UBER sürücüsü olan hindu da sizin gibi bir esnaf kurye aslında. Türkiye’de gelinen noktada ise Gig ekonomisinin insanlara sunduğu özgür çalışma sloganı yerini işvereni sorumluluktan kurtarma ve devlet mekanizmasına daha fazla vergi girişi olarak yansıyor. Bu arada Esnaf kurye olarak çalışan insanların yani bir anlamda “kendi işini yapan kendine çalışan” insanların tıpkı bordrolu çalışanlar gibi hatta daha ağır uzun mesailere, sabit ücret tarifelerine, ceza ve yaptırım uygulamalarına maruz kalmalarına neden oluyor. Aynı zamanda bu insanlar, sermayeye karşı güvenceleri olan bordroluların aksine hiç bir güvenceye sahip değiller. Bunun en büyük örneğini yakın zamanda %14 küçülmeye giden yerli bir online market markasının bir kaç ayda hiç bir tazminat ödemeden, yaptırım sıkıntısı çekmeden yüzlerce saha çalışanını ülke çapında nasıl işten çıkardığında veya işten çıkmalarına sebep olacak şartlar sunup çalışan sayısını azalttığında görebilirsiniz.

Bu güvencesiz ortam aynı zamanda ekonomik krizi ve enflasyonu dibine kadar yaşayan Türkiye de arz talep dengelerini de alt üst etmiş durumda. Önerilen her ücrete ve çalışma şartına evet diyecek seviyede kendisine ve hayatına saygısı olmayan binlerce insan bu markaların kapısında sıra olmuş durumda.

Bu süreçte kuryeler adına olumlu gelişmeler de olmadı değil. Sendikalaşma konusunda hareketlenmeler yaşayan sektör, yıllardır motorlu kuryelik diye bir meslekten bir haber sendika ve STK’ların ve motosiklet kullanıcılarının başı çektiği derneklerin radarına daha çok girmeye başladı. Ancak bu meslek doğası gereği “birlik olma” sendikalaşma eğiliminde değil. Nedeni ise çalışan nüfusun en az %30-40’lık kesiminin bu işi dönemsel ve geçici olarak yapıyor oluşu. Bu oranın içerisindeki gençler için mesleğin geleceği, tehlikesi, maaşları çok önemli değil. Çünkü bir sene sonra aynı işi aynı şartlarda yapmayı düşünmüyor. Devlet’in “Genç Girişimci” desteği bunun en büyük sebebi. 29 yaş altı gençlere verilen bu destek bir sene boyunca esnaf kurye olarak çalışan kişiyi sigorta primi, vergi gibi ödemelerden muaf tutuyor. Bu süreçte sadece kendi gelirine konsantre olan genç için bir sene sonra alacağı paranın önemi yok. Hobileri ve iş dışı zamanını değerlendirme eğilimi de olmayan bu köy kentli gençlerle konuştuğumda aldığım cevaplar hep birbirine benziyordu.

https://twitter.com/yoltv/status/1459150769106698243

Para Lazım Abi

-12-15 saat çalışıyorsun neden bunu kabul ediyorsun?

Dediğim zaman girişimci desteği bitene kadar bunu kendisinin istediğini para biriktirmeye çalıştığını söylüyor.

-Peki bu süreçte sektöre verdiğin zarar?

-Ben zaten bir sene sonra bu işi yapmayacağım.Desteğim bitene kadar kaç saat yazarlarsa gidiyorum, para lazım abi.

Hal böyle olunca bir senesini dolduran ya başka bir işe geçiyor ya da daha çok para kazanabileceği bir iş yeri bakıyor. Bu da motorlu kurye çalışan profilinin her sene değişmesine neden oluyor.

Yüzbinlerce çalışanı olan, her ay bir insanın istatistiki olarak öldüğü onlarcasının sakatlandığı bir iş kolunu 20’li yaşlarındaki çocukların gelecek kaygıları ve hırsları üzerine dizay etmişler. Bu tam olarak bir dramdır. Aynı çocuklar çalıştıkları iş yerinde bir direniş ücretlere ve çalışma saatlerine karşı birlik olma çağrısı yapıldığında buna katılmakta isteksizler. Yine aynı nedenden ötürü. Yaptıkları işe karşı bir aidiyet hissetmiyorlar, bir sorumluluk hissetmiyorlar. Öyle kötü şartlarda isteyerek çalışıyorlar ki bunu yaparken tek motivasyonları girişimci desteği sayesinde ekstra ceplerine giren bir kaç bin lira. Bir sene dişimi sıkayım düşüncesi.

Geçen sene Ağustos ayından itibaren asgari ücrete yapılan zamlar sektörü nasıl etkiledi onu da açıklayayım. Son beş sene öncesine kadar bu meslek asgari ücrete yapılan bir meslek değildi. Bugün 2 Litre Uludağ Limonatayı 28 liraya alıyoruz marketten. Yemek sektöründe 15 liraya yediğimiz dürüm 45 lira olmuş. Unutmayın ekonomik krizler tüm toplumu fakirleştirmez, aksine sermaye için harika bir fırsat yaratırlar. Bu fırsat aşırı fakirleşen, muhtaciyet noktasına gelmiş bir kesimden ekonomik krizi bahane edip çok daha ucuza yararlanma, fahiş fiyatları normalmiş gibi tüketiciye sunma olarak kendisini gösterir. Basit bir örnek vereyim, evimin yakınındaki belediyenin otopark görevlisiyle sohbet ederken 6 senedir hiç zam gelmeyen otopark ücretine son altı ayda üç kere zam geldiğini söyledi. İşte bu ortam bu kaygan ve belirsiz ortam, devlet mekanizmasının sermayeyi bu kadar özgür bırakması sermaye odaklı bir kesimin gelirini katlarken, toplumun en alt gelir kesiminin sıkıntılarını her geçen gün arttırıyor.

Açlık Sınırı Altında Kalan Asgari Ücret

Asgari ücrete verilen artışlarla birlikte motorlu kuryelik sektörü asgari ücrete endeksli hale geldi hatta küçük esnafların bazılarında asgari ücretin altına indi. Bunun bir nedeni de bu mesleğin bir fabrika işçisinin ki gibi günlük 7.5 saat mesailere sahip olmaması. Ortalama 10 saatlik mesailerle asgari ücrete hatta altına çalışan binlerce genç bu ülkenin realitesi. Evinize geliyor, siparişinizi getiriyor, trafikte yanınızdan geçiyor. Çünkü bu toplum gençlerine zamanın ne kadar kıymetli olduğunu anlatamamış. Bu çocukların hepsi okumamış cahil çocuklar da değiller. Aralarında yüksekokul hatta Lisans bitirmişler bile var. Fakat kişisel zamanın önemi konusunda hiç bir beklentileri yok. Öyle kaygan bir ortamda büyümüşler ki öyle çok kaygıya sahipler ki tek yapabildikleri makine gibi çalışmaktan ibaret. Hayatı yaşamanın başka yönlerini ne aileleri ne okulları ne de büyüdükleri toplum onlara göstermemiş. Tek doğrunun parasal huzur olduğu gerçeğiyle büyümüşler, neo liberalizmin kendi toplumlarını yaratması başlığı bu eğilimi çok güzel açıklar.

Başlığı neden dönemin düşüşü şeklinde attığıma gelirsek, Pandeminin yaptırımları neredeyse tamamen ortadan kalktı. Yazın gelmesi ve devletin turizm ve döviz beklentisi bunda etken. Kışa girerken önlemlerin biraz daha sıkılaşsa da toplumsal yaşamı eskisi gibi etkilemeyeceğini ön görebiliriz. Doğal olarak markalar son bir senedir agresif büyüme eğilimini geride bırakarak daha dikkatli planlar yapıyorlar. Bu durum önümüzdeki sonbahar ve kış itibariyle sektörün daha az kuryeye ihtiyacı olmasına neden olacak. Son bir senedir A2 ehliyeti dahi olmayan çocukların 50 cc motorlarla kuryelik yaptığı o kalabalık ve yoğun temponun yerini daha seçici ve stabil bir sektör alacak. Esnaf kuryelere verilen düşük gelirler tüketiciden alınan paket servis ücretleriyle “paket başı” ödemelerle destekleniyordu. Paket sayıları düştükçe de kuryeler aldıkları maaşların düşüklüğünü fark etmeye başlayacaklar. Motosikletin üzerinde uyuklayan kuryeler, azalan mesailer ve paket sayıları nedeniyle söylenmeye başlayacaklar. Tabi onları kimse dinlemeyecek, onların kimseyi dinlemediği gibi. iyice ucuzlaşan esnaf kuryelik, güvencesiz çalışma ortamı, uzun mesai saatleri nedeniyle bu işi geçici yapmayan, girişimci desteği olmayan profesyonellerce tercih edilmemeye başlanacak. Bu olumlu bir gelişme gibi görülebilir fakat merak etmeyin. Ülkede esnaf kurye olmak için sırada bekleyen binlerce genç işsiz var.

Sermaye bu konuda ne yapıyor derseniz yeni bir model geliştirmişler. Motosikleti size şirket veriyor, motosikletin bakımını, yakıtını da şirket karşılıyor ve size saatlik ücret ödüyor. Kısacası Esnaf Kurye ile Bordrolu’yu kendilerine en az sorumluluk yükleyecek şekilde hibritleyip çocukları öyle çalıştırıyorlar. Kurye tıpkı bordrolu gibi şirket motosikletiyle hiç bir demirbaş giderine karışmadan saatlik çalışıyor fakat sigortalı değil esnaf kurye. Böylelikle aylık çalışma saati sınırlamaları ortadan kalkıyor, tazminat, yıllık izin ortadan kalkıyor. Kurye aldığı ücretin üzerinden devlete bir bordrolunun ödediği verginin fazlasını ödüyor, maaşı ise ülkede belirlenen asgari ücretin çalışma saatine göre neredeyse aynı veya bir tık üzeri oluyor. Sermaye memnun, devlet memnun daha ne olsun.

Tüm bu çalışma modellerinin kendisinde bir sorun yok. Esnaf kurye modeline karşı olduğum anlamı çıkmasın. Bu modelleri uygularken belirlenen ücret politikaları adil olmayan hatta komik olan. Devletin vergi sistemiyle gelirinize ortak olması, ödenen tüm vergilerin ve giderlerin ardından çalışanın elinde bir asgari ücretliden yüksek paranın kalmıyor oluşu. Yani sektördeki sömürü burada dikkat çekmeye çalıştığım. Bu sömürü son bir yılda azalmak yerine katlanarak artıyor. Buna sebep olan nedenleri de yukarıda belirttim. Peki çalışanlardan bağımsız değişir mi ? Değişmeyecek. Devlet bir esnaf kuryeden aldığı yüksek vergiden neden vazgeçsin? Sermaye sorumluluktan kurtulmanın özgürlüğünden neden vazgeçsin? Bu ortaklık sektörün kendi çalışanlarının mücadelesi olmadan bitmeyecek veya düzenlenmeyecek.

Devlet mekanizması mesleği düzenlemek adına sorumluluk almalı ve düzenlemeler yapmalı. Mesleğe yaş sınırı getirilmesi, motorlu kuryeliği meslek olarak yapacak bordrolu veya girişimcinin en az üç senedir A2 ehliyet sahibi olması gibi basit kurallar bile sektördeki geçici nüfusu yarı yarıya temizleyecek ve oluşacak istihdam açığı da sermayeyi daha adil ücretler vermek konusunda zorlayacaktır. Ölümler ve sakatlanmalar içeren bu iş kolu, bir memurun ek iş olarak yaptığı veya liseyi yeni bitirmiş bir çocuğun yazlarını doldurduğu shit job olmaktan çıkmalı. Bu düzenlemeler uzun vadede, trafikte ve sektörde büyük gelişmelere gebe olacaktır. Trafikte kuryelere karşı oluşmuş kemikleşmiş ön yargıları değiştirecek, daha temiz bir trafik sunacak, kaza ve ölüm sayıları süratle azalacak, sermayenin bu iş kolunu daha ciddiye almasına neden olacaktır.

Bu konuda mücadele eden dernek, STK ve sendikaları takip etmenizi öneriyorum. Bunların başında Nakliyat İş sendikası geliyor. Nakliyat iş Sendikası özellikle Bana bi ve son aylarda Getir’de ki hak talebi direnişlerinde büyük rol oynadı. Bu anlamda sendikalaşmanın artması ilerleyen yıllarda mesleğin adil, arzu edilen bir noktaya gelmesi açısından önemli. Markalar bir şekilde bu mücadelelerin önünü kesiyorlar, fakat her zaman böyle gidecek değil diye umut ediyorum.

https://twitter.com/meslekhastalik/status/1539643988084330499?s=20&t=Q62K18fPGaSzepYhx4gllg

Kuryelik mesleğini profesyonel olarak yapan arkadaşlara önerilerle yazımı bitiriyorum. Günlük çalışma saatinizi yani zamanınızı ucuza satmayın. İnsan hayatı bu ülkede ucuz olabilir, Muz Cumhuriyeti olabiliriz, siz birey olarak bunun mücadelesini vermek zorundasınız. Siz vermezseniz sizin yerinize mücadele edecek kimse yok, ne kendi meslek arkadaşınız ne de devlet mekanizması. Siz sorumluluğu alıp zamanınızın kıymetinin farkına varın ve hiç geri gelmeyecek aylarınızı, yıllarınızı tehlikeli bir iş kolunda, sakatlanma, ölme riskiyle bedavaya heba etmeyin.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın