Patron ve İşçi Dostluğu Üzerine

Patron ve işçi dostluğu kedi ile köpeğin arkadaşlığı kadar nadir ve sıradışı bir durumdur. İçerisinde yaşadığımız dünyada oturtulagelmiş bir sistem var. Bu sisteme göre birileri çok çalışır az kazanır ac acına yaşar birileri de bu çok çalışan kalabalıkların emeğiyle sistemin tabiriyle yükselir daha çok kazanır daha fazla kazanır, hayatı boyunca yedi sülalesi kazananlar arasında olur. Böyle bir kurguda emeği para etmeyen bir çalışan işveren için kağıda atacağı bir imzadan öte değildir. Onun gözünde sadece bir istatistiktir. Gösterdiği güleryüz de sadece motivasyondur yani kendi çıkarınadır. Gülümsemesi bile kendi çıkarına olan bir organizmadır patron. Omzunu yepeşleyip sana attığı “senin yerin bende ayrı” bakışı bile bir stratejidir. Hadi iki gün işe gelme bakalım. Hadi al karşına onu ve de ki “madem benim yerim ayrı” kazancın en azından %30’unu ver bana de hadi. Bunu bile bile patronun kulağı olan, patronun adamı dediğimiz yitik en aşağının da aşağısı insanlar bulunur iş dünyasında. Bunlar işçinin, personelin oto kontrol mekanizmasını oluştururlar. Patronun çalışanları uzaktan dahi olsa gütmesini, takip etmesini sağlarlar. Neyin karşılığında peki? bir kaç yurt dışı gezisi, belki maaşa yapılan bir kaç kuruş zam için.

sana-iki-cift-lafim-var-listelist1

Bu tiplerin çoğu sevgisiz büyümüştür sevgili yurttaşlar. Evet işin özünde bu yatar. Sevgisiz toplumların yaranmaya sevilmeye motivasyona meyilli bir ruh hali vardır. İşte “patronun adamı” nı bu geçmiş yaratır. Ve yine patronun adamını bu toplum besler ve över. Evet toplum böyle adamları sever. Nereden nereye geldi adam bak şimdi “bilmemne” beyin sağ kolu oldu ona yeni bir araba hediye etmiş derler.  Patronun adamının kırılma noktası böyle başlar. Sevgiyi aşkı patronunda görür. Yıllarca sevgisiz yaşayagelmiş, sosyal hayatında bir türlü yakın çevresinde bir yer edinememiş bu dimağların iş dünyasında tutunacakları tek dal vardır. O da yaranmak yaranmak ve yaranmak ve çocuğunu patronun oğluyla aynı okula göndermenin verdiği müthiş haz. Yıllardır işçilerin, çalışanların sermayeye karşı haksızlığa karşı irili ufaklı başlatacağı bütün kırılma anlarını bu aşağılık patron adamları tamponlamıştır. Türkiye bu adamların cennetidir. Bu coğrafya insanı kadar gösteriş meraklısı bir toplum varsa o da araplardır tahmin ediyorum. Batıya gidildikçe bu gösteriş merakı belki kaybolmaz ama şekil değiştirir. işte bu gösteriş ve etiket merakı amerikan conilerinden bize pompalandıkça pompalanmıştır. Sınıfçılık hırsı doğurur çünkü. Ve hırsla bürünmüş gözler kendisinden başkasını görmez. İnsanları kolaylıkla harcarsınız. Uçkur ve etiket hırsı bizim iş dünyamızın anahtarıdır. Huysuz, agresif ve kaba idarecilerin sevilip takdir edilmesi yine sevgisiz toplum görüşümü destekler niteliktedir. Böyle idarecilerden gelen bir tebessüm güzel bir iki sözün kıymeti daha çok bilinir. Sürekli gülen, herkese kibar yaklaşan kırmamaya çalışan empatiyle yoğrulmuş bir idareciyi kim takar değil mi sevgili yurttaşlar. İş dünyası ciddidir. her şeyin bir illüzyondan ibaret olduğu gerçeğini saklamak refleksi ciddiyeti doğurmuştur.

Her zaman neşeli ve öfkeli olun. Kaotik ruh hali sizi bu oynak tiplerden uzak tutacaktır. Ve her fırsatta bu patron adamlarını bozup atın. Bunların neslinin tükenmesi ve azalması daha adil bir iş dünyası için en büyük adım olacaktır.

God Bless you

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın