İK cı Olmak

İK iş dünyasında İnsan Kaynakları dediğimiz departmana tekamül ediyor sevgili yurttaşlar. Küçük çaplı işletmelerin çoğunda muhasebecinin müdürün falan hallettiği bu işler, şirket büyüdükçe ve imaj sorunsalı ortaya çıktıkça İK adında farklı bir departman ortaya çıkmasını sağlamış. Yani bir arkadaşınız İnsan Kaynakları Personeli ise bilin ki çalıştığı firmanın sermayesi ortalamanın üzerindedir. Küçük çaplı işletmeler veya aile şirketlerinin çoğu İK ya para ve ofis ayırmazlar. Eski usülle işleri görürler veya muhasebecisi şefi müdürü ne güne duruyordur. Bu boşluğu gören ve doldurmak isteyen iş dünyası İK Şirketlerini ortaya çıkarmıştır. Kendi İnsan kaynakları departmanı olmayan veya buna bütçe ayırmak istemeyen firmalar bu İK firmalarına almak istedikleri personel hakkında bilgi verip talep ederler. Bu şirketler de aracı bir kurum gibi işe alınacak insanlarla görüşüp ilgili firmaya yönlendirirler. Kariyer sitelerinde bol bol ilanlarını görürsünüz. Genel Başvuru veya İsmi belirtilmeyen bir şirket için iş ilanı açarak kendilerine bir işsizler portföyü hazırlayıp talep geldikçe bu portföyden seçip çağırırlar.

Gelelim bu İK’cıların ne iş yaptıklarına. Bu arkadaşlar iş görüşmelerinde karşınıza çıkarlar. Sizi tanıyıp şirketin verdiği az paraya çok iş yüküne dayanır mı acaba bu diye bakarlar. Bir nevi sizi tartarlar. Bu tartma illüzyonu sırasında da hem şirket imajını gözünüzde büyütmek için hem de işi daha karışık hale getirip başvuruya gelenleri daha kolay elemek için bir takım testler, sözlü yazılı sınavlar, görseller slaytlar falan hazırlarlar. Bu yazılı sınavlardan sözlü mülakatlardan geçerseniz sizi karşılıklı görüşmeye alırlar. Bu sürecin takibini İK cılar yapıyor. Duruma ve işin içeriğine göre sizi işe talip olan başka insanlarla aynı masada buluşturup çeşitli konular hakkında tartıştırırlar. Onlar tartışırken de avına odaklanmış bir çita gibi tek tek süzerler bu işsiz kalabalığı. Vücut dilleri nasıl, iletişimleri nasıl, neye nasıl tepki veriyorlar. Fazla mesaiyi bindirsek üzerlerine ses çıkarırlarmı, yol parası vermesek bırakıp giderler mi, fazla mı gözü açıklar acaba diye düşünerek izlerler de izlerler.

Bir önceki yazımda da belirttiğim bir durum vardır “patronun adamı” olma. Malesef İK cılık işin içeriği gereği aleni ve mecburi bir patronun adamı durumudur. Zaten çoğu işletmede kadın olan bu İK departmanlarının başındaki yetkililer maşallah duruş olsun vücut dili ve ego olsun patronu size aratmazlar. Patronun egosunun şirketteki yüzü gibidirler. Ama için için diğer departmanların kaba tabirle “daşak oğlanı” dırlar. Çünkü diğer departmanlara göre bir iş yapmadıkları düşünülür ve bu anlamsız egoları alay konusu olur. Tabi içten içten bunlar hep. Sonuçta patron almış koymuş o kadını oraya işe alımlara baksın diye. Yüzüne karşı sen bir insanla 10 dakika konuşup onun hakkında haddin olmayan onca fikre nasıl ulaşıyorsun diyebilirler mi? Diyemiyorlar tabi.

human-resources-600x400

İşte efendim bu kişiler sizinle konuşurken yıllardır klişeleşmiş bazı sorular sorarlar. Hala soruyorlarmı bilmiyorum. En son bir kaç sene önce bıraktığımda soruyorlardı inatla. Bu sorulardan aklıma gelenler;

“Sizi işe neden alalım”

“Neden bizimle çalışmak istiyorsunuz”

“Daha önce bu işle ilgili tecrübeniz var mı” (CV elinde değil sanki, yazmıyor orada sanki benim iş tecrübelerim)

“Fazla mesai ile ilgili sorununuz var mı”

Bu soruların cevaplarını aldıkça kağıtlara birşeyler karalarlar. Sürekli sizi izlerler, gözlem yapması lazım tabi. Sonra da “olumlu olursa biz sizi arayacağız” veya “görüşmeler X tarihinde sonlanacak duruma göre size döneceğiz” gibi cevaplarla görüşmeyi bitirirler.

Bu süreç tamamiyle bir illüzyondur yurttaşlar. iyi giyimli ve makyaj fıçısına düşmüş İK bürosu, testleri, yazılı sınavları vs. si patronun iki dudağının arasındadır. Mustafa’nın yiğenini işe alın dendiği anda bitiverir. O yiğene bir yer açmak için hemen bir kurban seçilir ve performans değerlendirmesi geyiği altında bu arkadaşı gönderir bu İK Cılar. Veya Patron baba bunlara maliyeti düşürmeliyiz bu sene personel sayısında azalmaya küçülmeye gideceğiz der yine bu arkadaşlar şunun değerlendirmesi bunun değerlendirmesi yok efendim tarayıcının kapağını açık bırakıyorsun laf ı güzaflarıyla emekçileri kapıya koymakla görevlendirilirler. Kimisi tam anlamıyla evrimleşmeyip insanlığını yitirmediği için içi sızlar üzülür hatta bazen dayanamayıp bırakır bu işleri. Ama çoğu halinden memnundur. Kapılarına gelen sıra sıra işsizlerin iş dünyasına açılan yüzleri olmak egolarını zamanla fazla şişirir. Bazen patronla bile tartışırlar bunlar. Peki İK cılığın hiç mi acı yanları yok? tabi ki var. Örneğin personelde sürekli bir düzen oturtamayan mütemadiyen personel değiştiren yeni kan arayan işletmelerde patronlar İK Cılara yüklenirler. Hiç bir işletme sık personel değiştirme nedenini kendisine aramaz yurttaşlar. Türkiye de milyon tane çoğu da hizmet sektöründe olan işletme vardır ki düzenli bir şekilde personel değişir gelir gider. Memlekette işsiz tükenmediği içindir bu başınabuyrukluk ve vurdumduymazlık. İK cılarda bu işe böyle bakarlar. Bir kaç eleştiri getirin yeni işiniz hakkında hemen çekmeceden çıkar o başvuru dosyaları ve masaya atılır. “Bak bu kadar insan başvurmuş işe girmek için bekliyor, şartları beğenmiyorsanız siz bilirsiniz” derler.  Kendisi o şartlardan bir turşu bile yapılmayacağını bilmiyor mu sanıyorsunuz ? Ama tiyatroyu oynamak zorunda. O illüzyon onun için bir gerçeklik olmuş artık. Her gün elbise ütüle, sucuklu yumurta ye, akbille işyerine gel sonra otur masana akşama kadar gelen işsiz akınında patronun adamını oyna bu bölünme kolay değil. İnsan neyin gerçek neyin sahte olduğunu karıştırır.

Sonuç olarak İK’cı olmak acı bir hayat tercihidir. İK’cı olmaktan mutlu olmaksa daha da acınası bir ruh halidir ve ben çok üzülüyorum o insancıklara. Emeğin ve emekçinin dostu İK’cı zaten 6 ay çalışabiliyor sonunda ya istifa ediyor ya da tiksinip bırakıyor gidip limon satıyor adam. Adam yüksek lisans yapmış limon satıyor limon. Ama gidip elini sıktığımda sıcacık o eller, gözleri öyle keskin bakıyor ki tüm bu sahte yüzlerin arasında bağırıyor haykırıyor!

Emeğin ve emekçinin dostu Rene Bey bildirdi.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın