This is the Police 2 İnceleme

Yayıncı : THQ Nordic

Geliştirici: Weappy Studio

Platform: PC/macOS, PS4, Xbox One, Nintendo Switch

Tür: Turn Based Strateji, Adventure

Çıkış Tarihi : Temmuz 2018

This is the Police ilk oyunuyla birlikte turn based oynanışı ve polisleri konu alan senaryosu ile oyuncular arasında oldukça sevilmişti. Temmuz ayı sonu itibariyle serinin ikinci oyunu piyasaya çıktı. Benim seriyle tanışmam bu oyun sayesinde oldu. Boyut itibariyle 3 GB yer kaplaması içerik konusunda başlarda beni şüphelendirmişti. Ne de olsa oyun yapımcıları HDD leri dolduran büyük boyutlu oyunlara bizleri alıştıralı uzun zaman oldu. Ama oyunu oynadıkça içerik çeşitliliği konusunda boyutuna göre koca bir dünya barındırdığını gördüm.

Baştan belirtelim This is the Police 2 bir aksiyon veya çatışma oyunu değil,  yönetim, planlama ve strateji temelli bir oyun. Genç oyunseverler isminden etkilenip suçla savaşacağım çatışmadan çatışmaya koşacağım diye düşünmesin, oyun daha çok işin management yani idare kısmına yoğunlaşıyor ve bunu yaparken de iyi bir İngilizce okuma istiyor. Çatışma ve baskın görevleri yok mu? TAbi ki var ancak bunlar oyunun içerisindeki çeşitliliğin küçük bir parçası olarak yer alıyor.

Oyunumuz, Sharpwood adındaki bir kasabada geçiyor. İlk oyunu oynayanlar karakterlere çok yabancılık çekmeyecektir, benim gibi ikinci oyunda başlayanlar için herkes yeni. Sharpwood polis şefi, eski şefin hazin ölümüyle yeni değişmiş ve genç bir kadın olmuş. Lilly Reed adındaki akademili bu genç hanım, sharpwood un taşralı atmosferinde bir kadın olarak görevini yapmakta zorlanıyor. Memurlar arasındaki cinsiyetçilik ve Lilly’nin tecrübesizliği  ona karşı saygıyı azaltıyor ve karakolun idaresi içinden çıkılmaz bir hal alıyor. İşte tam bu sırada, Warren Nash adında kasabaya yeni taşınmış bir adamın kiralık barakasına operasyon düzenleniyor ve kilolarca uyuşturucu bulunuyor. Bunun üzerine polisler adamı karakola getirip nezarete atıyorlar. Lilly burada adamla tanışıyor ve anlıyor ki Warren Nash aslında Jack Boyd adında çok tecrübeli bir eski polis şefi.  Jack Boyd normalde FBI tarafından aranan bir şüpheli. Emekliliğinin ardından yarım milyon dolar gibi bir parayla kayıplara karışıyor. Açılan soruşturmada suç örgütleri ve mafyayla işbirliği yaptığı görevini kötüye kullandığı iddia ediliyor.  Jack de tüm bu kargaşadan uzaklaşmak için adını değiştirip Sharpwood adındaki kasabaya yerleşiyor. İşte JAck ile Lilly’nin yolları burada kesişiyor. Jack Lilly’nin elindeki bir cinayet dosyasını oracıkta çözünce Lilly içinde bulunduğu çaresizlik ve karmaşadan Jack’in tecrübesi sayesinde çıkabileceğini düşünerek onu covered yani özel görevli polis olarak karakola atıyor. Biz de bu sinematikten sonra Jack’in adına karakolu idare etmeye başlıyoruz.

This is the Police 2’de çok girdili bir yönetim konsolu bizleri bekliyor. Polislerin size olan sadakatinden, günlük yiyecekleri yemeklere kadar her şeyi düzenlemek sizin göreviniz. Gidecekleri ihbarlardaki takım arkadaşlarından alkol problemlerine kadar her şeyle titizlikle ilgilenmek zorundasınız. Örneğin, kadın polisle göreve çıkmayan polisler var, düşük rütbeli polislerle göreve çıkmayanlar var, tembel olup henüz mesaisi bitmeden göreve çıkmayı reddedenler var. Gece içkiyi fazla kaçırıp görev sırasında kaza yapanlar oluyor. Nedensiz işe gelmeyen polisler olabiliyor.  Kitap okumak veya evin verandasını tamir etmek için sizden izin isteyen polisler oluyor. Hepsini özenle değerlendirip doğru kararlar vermek zorundasınız.  İşte oyunun tüm gidişhatını alacağınız bu kararlar belirliyor. Çoğunlukla, elinizdeki polis sayısı gelen ihbarlara yetmeyeceği için, ihbarları iyi okuyup ona göre polis göndermeniz gerekiyor. Kaçırdığınız ihbarlarda ölen siviller veya kaçan suçlular size -eksi puan olarak gün sonunda dönüyor.

Peki karakolu yönetiyoruz, polislerin bize saygı duymasını sağlıyoruz, ihbarlara yetişiyoruz, polislerin basit yetenek ağaçlarını doğru şekilde geliştiriyoruz. Oyun bu kadarla kalıyor mu? Hayır. Aynı zamanda Jack Boyd’un Sharpwood’da yaşadığını bilen karanlık bir adama her hafta 20.000 dolar  rüşvet ödemek zorundayız ki bizi FBI’a ihbar etmesin. İşte bu parayı temin etmek için de suçla savaşın yanında kasaba halkının taleplerinede polis göndermeniz gerekmekte. Örneğin, İşi çıkan mağaza sahibinin yerine bakacak zeki ve ikna yeteneği güçlü bir polis veya yaşlı oduncuya yardım edecek güçlü iki polis gibi. İşte bu görevler size eşya ve para olarak geri dönüyor. Günlük gittiğiniz süreli ihbarların dışında bir de cinayet soruşturmaları var. Bu soruşturmalara da polis göndermeniz gerekmekte. Bulunan ipuçlarından ve şahitlerin beyanlarından birden fazla suçlu profili çıkan bu dosyalarda, doğru suçluyu tespit edip, ipuçlarını birleştirip onu yakalayıp mahkemeye göndermeniz lazım. Zaman zaman yanlış suçluyu yakalayıp mahkemeye gönderirseniz jüriye ödeyeceğiniz rüşvetle yanlış suçluyu yakaladığınız da sümen altı oluveriyor.

İşimiz bu kadarla da bitmiyor. Bir kaç günde veya haftada bir kasabada çıkan büyük çaplı bir suç olayında operasyon görevleri açılıyor. Bu görevlerde oyun turn based hale geçiyor ve polislerin yeteneklerine ve yanlarında taşıdıkları silahlara göre görevlendirip şüphelileri etkisiz hale getirmeniz, bombayı etkisiz hale getirmeniz veya belirli bir Turn’de sivilleri uzaklaştırmanız gerekiyor. Oyunun burada ufak bir eksisi mevcut. Siz normal polisleri yönetiyor olsanız da görevlerde direkt çatışmaya girmeniz mutlaka polislerin ölümü veya yaralanmasıyla sonuçlanıyor. Ve bu da sizi gizlilikle operasyonu bitirmeye itiyor. Yani normal polislerle özel tim operasyonu yapar gibi oluyorsunuz. Turn based operasyonlarda bu dengeyi oturtamamışlar maalesef. Gizli ve görünmez kalmak zorundasınız yoksa operasyon büyük zora giriyor. Ayrıca, eğer polisleri doğru idare edemediyseniz ve size saygıyı yitirdilerse turn based operasyonlarda sizi dinlemeyeceklerdir. Direkt olarak saldırıya geçip yaralanacak veya öleceklerdir.

Gelelim oyunda sizi bekleyen bir başka çıkmaza. Lilly sizi nezaretten çıkarıp bir amaç için görevlendiriyor, o da kendi üstesinden gelemediği şefliği yapmanız ve kasabaya huzur getirirken karakolu da adam etmeniz. Ancak gün içerisinde kaçırdığınız ihbarlar ve başarısız olduğunuz operasyonlar size eksi puan olarak dönüyor. Bu eksiler +artı puanlarınızdan fazlaysa günü 0 skorla bitiriyorsunuz. Herhangi bir tarih aralığında üst üste üç gün günü eksi skorla bitirirseniz Lilly sizin bu işi berecemediğinizi düşünüp lanet olası federalleri arıyor ve oyun bitiyor. Sizi ihbar etmemesi için haftalık 20 bin dolar ödediğiniz adama yeterli parayı bulamazsanız yine lanet olası federaller kapınızda beliriyor ve oyun bitiyor. Lilly’nin çok sevdiği amiri, asker emeklisi bir komutan karakola gelip sizden daha iyi karakolu idare edeceğini söylüyor ve sizinle bir müsabakaya girişiyor. Eğer ona karşı kaybederseniz yine oyun bitiyor. Yani işin kısası bu oyunda hataya yer yok.

Peki sizin avantajınız nedir? Avantajınız oyunun sandbox’a çok uygun bir yapısı olmasına rağmen öyle tasarlanmamış olması. Yani her denemenizde, kaybedip yeniden başladığınızda aynı görevleri aynı günlerde göreceksiniz, oyun kendini tekrar edecek. Rastlantısal olsa çok daha iyi olacak bir kurguyu bu şekilde bir takvime bağlamışlar. Bu da sizi zamanla oynadıkça ve kaybettikçe hangi ihbarın sahte hangisinin önemli ve puan kazandıran olduğunu anlamanızı sağlayacak. Eğer kötü ve yozlaşmaya açık bir insan olursanız rüşvetin ve yozlaşmanın ne boyutlarda seyredebileceğini de senaryosu ve görevler aracılığıyla yüzümüze yüzümüze vuracak.

 

Sonuç olarak, boyutu itibariyle koca bir çeşitlilik havuzu sizi bekliyor. Management oyunlara meraklıysanız, zoru seviyorum diyorsanız This is the police 2 tam size hitap etmekte.

WHY AM I HERE, LILLY?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın