Tasogare Seibei (Twilight Samurai) (2002)

Yönetmen : Yoji Yamada

Oyuncular : Hiroyuki Sanada, Rie Miyazawa, Nenji Kobayashi

Alacakaranlık Samuray, japonya’da Edo dönemi olarak geçen ve şogunlar arası savaşın tüm rakiplerin öldürülmesiyle sona erdiği ve şogunlukların hepsinin aynı aile üyeleri tarafından ele geçirildiği savaşsız dönemde geçiyor.

Kahramanımız Seibei, fakirliğin ve sefaletin yoğun olduğu küçük bir kasabada alt sınıf bir samuray olarak yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Karısının ölümünden sonra iki küçük kızı ve bunamış annesi ile birlikte yaşayan seibei için hayat çok zordur. Yanında eşinin desteği olmadan birden fazla işte çalışıp ailesine bakmaya çalışırken, kendisine bakmaya dahi zaman bulamaz.

Filmde Seibei’nin yaşadığı zorlukları ve dramı tam anlamıyla hissediyorsunuz. Yönetmen bunu ustalıkla perdeye taşıyor. Kızlarına karşı oldukça açık görüşlü ve şefkatli olan Seibei, onca sefalet içerisinde dahi felsefeye, düşünmeye, Konfüçyüs’e ilgi duyan kızlarını motive etmekten onları daha çok okumaya cesaretlendirmekten bir an olsun tereddüt etmiyor. Şogunlar arası savaşların bittiği, japon imparatorluğunun dünya ülkeleri ile ticari faaliyete başladığı modern ordu kavramının ve teknolojinin ülkeye girmesiyle o yıllarda samurayların miladıda yavaş yavaş doluyor.

O dönemler sosyal yaşamda insanlar sınıflara ayrılmışlar, çiftçiler, samuraylar ve istenmeyen hoş görülmeyen işlerde çalışanlar. Samuraylar da buldukları işlerde girip çalışarak hayatlarını sürdürme peşine düşmüşler. yani hepsi savaşsız ortamda ekmeğini kovalamakla meşgul. Kıtlık yüzünden insanlar ölüyorlar, zaman zaman filmde de göreceğiniz gibi açlıktan ölmüş insanların bedenleri nehirde çamaşır yıkayan veya avlanan insanların önünden akıp gitmekte. Seibei yozlaşmaya çok açık bu ortamda duruşundan hiç taviz vermeden ailesini korumaya ve bakmaya çalışan kılıç kullanmaktada oldukça yetenekli bir samuray. Kendisinden çok sevdiklerini düşünen Seibei, çocukluğundan beri aşık olduğu kadını dayakçı kocasından koruyarak onunla düello yapıyor ve yeniyor. Bu fedakarlığına rağmen, aşık olduğu kadının kendi zorlu sefil hayatında perişan olmasını istemeyerek evlenmeyi reddediyor. İşin kısası adam tam anlamıyla bir iyi niyet ve alçakgönüllülük  büstü gibi karşımızda duruyor. Bir çoğumuzun çoktan unuttuğu duyguları irdelemesi açısından filmi mutlaka öneriyorum. Seibei’nin kırılmayan iradesi hepimize örnek olacak nitelikte.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın