The East (Gizli Oyun)
Künye:
Yönetmen : Zal Batmanglij
Senaryo : Brit Marling, Zal Batmanglij
Yapımcı: Ridley Scott, Brit Marling
Oyuncular : Brit Marling, Alexander Skarsgard, Ellen Page, Patricia Clarckson
Çıkış Yeri ve Tarihi: ABD Ocak 2013
“Biz Doğuyuz
Sizin uyandırma servisiniz
Sizden hiç bir şey saklamıyoruz
Biz siziz
Sıkıcı işlerinizden bunalıp kaçarak açık havada koşturduğunuz sabahlarız biz
Birini ilk kez öpüp ondan karşılık aldığınız anız biz
Biz uykunuzun tutmadığı geceleriz
Gözlerinizi tavana dikip bu mu yani? Hayattan payıma düşen bu mu?
Dediğiniz o geceleriz”
The East 2013 yılında gösterime girdiğinde Türkiye’de çok fazla ilgi görmemiş Sundance Film Festivali’nde açılış filmi olarak yer almıştı. Konusu itibariyle sistem eleştirisini içinde barındıran filmler genellikle bizim buralarda fazla ilgi görmez nedendir bilmem. Bir federal ajan olan Sarah Moss özel bir güvenlik şirketinde çalışmaktadır. Bu şirket vip müşteriler için koruma hizmeti vermektedir. Sarah’da bu şirkette vip koruması olarak görev almaktadır. Bir gün firmanın patronu Sarah’ı özel bir görev için çağırır. Bu göreve göre Sarah “The East” adındaki terör örgütünün içerisine sızacak ve gerekli istihbaratı sağlayıp örgütü çökertecektir. Ancak Sarah terör örgütü olarak kamuoyuna tanıtılan ve güvenlik güçlerinin her taşın altında aradığı bu insanların arasında kaldıkça işin aslında göründüğü gibi olmadığını fark etmeye başlar.
The East’in aslında terör örgütü değil de Dünyada’ki çok uluslu şirketlere ve bu şirketlerin doğaya, insanlara verdiği zararlara karşı kayıtsız kalamayan bir grup insanın başlattığı bir adalet mücadelesi olduğu gerçeği izleyen hemen herkesin malumu. Ancak film boyunca başrol oyuncusu Sarah bunu gördüğü halde bir türlü dahil olmuyor. Sistem eleştirisini ve sisteme karşı mücadeleyi ona dahil olanlara gösterseniz bile yine de yanlıştan dönmezler dönemezler sözünü ve gerçekliğini hissediyorsunuz. Günümüz globalleşen küreselleşen dünyasının belli başlı birkaç çok uluslu şirketin kontrolünde olduğu, hastalıkların, savaşların, fakirliğin insanlığın yaşadığı bir çok felaketin ve kadere bağlanan adaletsizliğin de yine bu şirketlerin eliyle devletler üzerinde oynadıkları oyunlarla yaşandığı gibi bir iddia yıllardır insanlar arasında dolanır durur. Günümüzde, kapitalizm, küreselleşme gibi terimlere düşman olan küçük bir azınlık dünya’da çeşitli şekillerde bu sistematik adaletsizliğe, Dünya’da ki nüfusun %2 sini oluşturan seçilmiş kesimin kar-zarar hesaplarında birer piyon olmaya isyan ediyor, protesto ediyor. İşte The East tam bu noktada izleyici yakalıyor. Terör örgütü muamelesi gören bu topluluğun aslında ekolojik anarşist bir örgütlenme olduğunu, amaçlarının sistemi değiştirmek değil de değişmiş sistemde binlerce milyonlarca insana, doğaya göz göre göre zarar vermiş, yok etmiş şirketleri ve bu şirketlerde görev alan insanları milyonlara deşifre etmek olduğunu görüyoruz. Tabi ki bu deşifre kısmında film tıpkı hayat gibi kaotikleşiyor, insanın fırsatını bulduğunda deşifre etmekle kalmayacağını, adaletin, güç ele geçirildiğinde belirsizleştiğini ve değişkenliğini görüyoruz. Bu sizi özeleştiriye itiyor. Aynı zamanda sistemin egemenlerinin neden insan kalabalıklarından bu kadar korktuğunu, basın yayın organlarını tüm güçleriyle neden besleyip kullandıklarını, güvenlik ihtiyacını neden toplumlara sürekli empoze ettiklerini de anlıyoruz. Küçücük bir kıvılcımın bir anda yangın olabileceğini ve o koca göbekleriyle oturdukları yerden kalkamayacaklarını biliyorlar. Kalabalıklar korksun istiyorlar, korksunlar, kendilerini çaresiz hissetsinler, birbirlerine güvenmesinler, kimseye güvenmesinler, sisteme güvensinler. Sistem sizi korur. Devlet sizi korur ve kollar. Devletin doğrusu doğrunuzdur. Siz sorgulamayın, sizin yerinize biz sorgularız. Sadece egemenlere güvenin ve onları takip edin.
Muhalif bir yapınız varsa ve Dünya’ya küçük pencerelerin ve kalın duvarların ötesinden bakabilmeyi başaracak kadar kendinizi yetiştirebildiyseniz, The East bizlere çok şey anlatıyor. Mutlaka izleyiniz ve arşivinizde bulundurunuz.