The Secret World Ön İnceleme

Secret World Legends

MMORPG’ler oyuncuların hayatında her zaman bir şekilde yer almışlardır. iyi single player oyunun az olduğu veya olmadığı dönemler, bitirilen oyunların tekrar tekrar oynanma limitinide doldurduğu zamanlar, iş, ofis, hareket halinde olunan zamanlar gibi her yerde onlara eşlik etmişlerdir. Ancak online oyun piyasasının içinde bulunduğu oyuncu kitlesinin değişimi Türkiye için yaklaşık 5-10 senelik bir mazidir. Bundan önce online oyuncu kitlesi genel olarak 15-17 yaş arası gençlerken günümüzde yetişkin oyuncuların online oyunlara olan ilgisi sektörde yoğun. Örneğin facebook’un bu konuya yatırım yapması hatta sırf online oyunlar için bir client yazması, sosyal medyayı kullanan insanların yoğun olarak online oyunlara ilgi göstermesinin sonucu. Ancak bu oyunların çoğu saga tarzı tarayıcı bazlı oyunlar. Ve aslında işin özü hemen hepsi pay to win dediğimiz emekten çok para ödeyerek rekabet edip sıralamalara girebildiğiniz oyunlar. Yayıncılığını BigPoint’in yaptığı böyle bir oyuna uzun zaman ayırmış ,emek ve para harcamış birisi olarak, oyunda düzeltilmeyen hatalar ve konseptin git gide parası olmayan oynamasın’a kayması ve oyuncu şikayetlerinin dikkate alınmamasını üzülerek deneyimledim. Bende bu konuda yeniden araştırma yapmaya başladım. Karşıma popüler overrated mmorpglere göre daha underrated olan bir oyun çıktı. Merak edip araştırdığımda oyunun çıkışının 2012 olduğunu, kısa süre önce ücretli satılırken ücretsiz hale getirildiğini öğrendim. Oyunumuzun adı The secret world, yeni haliyle Secret World Legends. Peki Secret World’ü oynanabilir yapan, onu diğer mmorpg’lerden ayıran özellikleri neler. Bunlara kısaca değineceğim. Oyunda yeni olduğum için çok fazla detaya şimdilik girmiyorum.

Öncelikle oyun klasik slash and kill mmorpglerden değil. Yani slotları keseyim exp alayım pvp yapayım level alayım gibi bir düz mantığa sahip değil. Daha karmaşık bir yapıya sahip. En azından biraz ingilizceye ihtiyacınız var şu an için türkçe desteği yok. Hal böyle olunca internet cafede çocukları alıştırayım, hileciler türesin falan gibi bir kitleside yok. Daha çok araştıran, işin rpg kısmına önem veren oyuncuların tercih edeceği bir oyun. Görevler klasik şu kadar slot öldür gel değil. Böyle görevlerde var tabi ancak sizi zorlayan görevlerle birlikte. Hatta kimi görevleri internetten araştırmadan bitirmeniz neredeyse olanaksız. Mors alfabesini çözebilecek yazılımınız varsa o ayrı tabi. Bu tarz zor ve karmaşık görevlerin şimdiye kadar hepsi hakkında internette detaylı yazı ve videolara ulaştım. Türk ve yabancı oyuncular arasında da bu oyunla ilgilenen ve görevlere ayrı ayrı videolar hazırlayan insanlara denk geldim.

Oyunun popüler olmamasını biraz bu karmaşık alışılagelmişin dışında yapısına bağlıyorum ki benim için bu bulunmaz nimet oldu. Oyunda levelinizin çok önemi yok, yani oyun level temelinde değil. Leveliniz size yeni görevler yeni düşmanlar olarak dönüyor. Her bir görev için sinematikler hazırlamışlar. görevlerin detayı ve bu sinematiklerle birlikte kendinizi bir single player oyunda senaryoyu takip eder gibi hissediyorsunuz. işte bir online oyunda bu duygu paha biçilemez. Sinematiğin ardından hemen yanınızdan geçiveren bir başka oyuncuyu görünce “tamam bu online bir oyundu” diyorsunuz. Ne görsel açıdan, ne görev içeriği açısından bir single player RPG yi aratmayacak özenle hazırlamışlar. Grafikler zaten harika, bunu güzel bir hikayeyle de beslemişler. Oynadıkça beklentileriniz daha da yükseliyor. Görev aldığınız NPC’ler öyle kazık gibi dikilen ruhsuz yapay zekalar değiller. Her birine bir kişilik karakter ve vücut dili tasarlanmış. Hepsiyle bambaşka diyaloglar izliyorsunuz. silahlar deseniz her telden var, kılıçlar, tüfekler, makineliler, mayınlar.

Oyunda seçebileceğiniz üç farklı taraf ve bir çok sınıf var. Ancak incelediğim kadarıyla illa belirli bir sınıfta gideceksin şartı yok. Oyun boyunca kazanacağınız puanlarla heronuzun skillerini istediğiniz gibi dağıtabilirsiniz. Oyunda Exp dışında görevleri yaptıkça ve exp barınız belirli limitlere ulaştıkça SP AP gibi iki ayrı kaynak daha kazanıyorsunuz. Bunlardan EXP level almanızı, SP aktif yani savaşta kullandığınız skilleri açmanızı, AP ise Pasif yani size savaşta aktif kullanmadığınız ancak savaş skillerinize ve istatistiklerinize olumlu etki eden skilleri açmanızı sağlıyor.

Oyunda tüm oyuncuların seyahat etmek için kullandığı zamanın olmadığı Agartha adında bir bölge var. Bu bölgeden gideceğiniz şehre ışınlanıyorsunuz. Oyuna ilk başladığımda bende bu bölgeye girdim. Karşılıklı durduğum bir oyuncuya pompalı ile bir el sıkayım dedim meraktan, 45 level adam emotionlardan yatmayı seçip bana ölme takliti yaptı, iyi gülmüştük. Haritalarda öyle klasik dağlar ovalar yok. Şehirler, binalar, kasabalar var. Ben şu an oyuna yeni başlayan her oyuncunun geçtiği kingsmouth town’u yeni bitirdim. Bu kasaba tamamen zombiler tarafından işgal edilmiş bir bölge.

Oyunda seçebileceğiniz taraflara uzun uzadıya değinmeyeceğim çünkü kendim de henüz aralarındaki bir fark veya bir korelasyon varmı bilmiyorum. Tek bildiğim her bir tarafın oyun senaryosunun farklı ilerlediği, bu da farklı sinematiklerle başlıyorsunuz demektir. Bu taraflar, İlluminati, Templars ve Dragon. İlluminatiyi duymayanınız yoktur. Templars’ı da Assasin’s Creed sağolsun öğrendik. Dragon ise oyunda kaos’un temsilcisi bir taraf. Japon merkezli bir örgüt.

The Secret World Legends’la ilgili ilk izlenimlerim şimdilik bunlar. Başlangıç için, çok iyi grafiklere ve atmosfere sahip, görevlerin çeşitliliği açısından içi dolu havası veren  bir mmorpg. Bakalım ilerleyen günler neler getirecek. Oyunu daha iyi kavradıkça detaylı bir inceleme de yazmak istiyorum.

 

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın